Son bilimsel gelişmelere dayanarak geliştirilen hızlı ve sağlıklı kilo kaybı sağlayan diyet; Çok Düşük Kalorili Diyet
“Ne kadar hızlı kilo verirsen, o kadar hızlı geri alırsın” diye genel bir tabir vardır. Mevcut yayınlara bakıldığında ise bunu destekleyen açıklamalar yoktur, aslına bakılırsa bunun tam tersi doğrudur bile denebilir. Bu hatalı görüşün nedeni verilen kilonun geri alınmasının sadece kötü beslenme alışkanlıkları ve sosyal alışkanlıklardan kaynaklandığı ve bunları değiştirmenin zor olduğu görüşüdür. Hızlı kilo vermenin tersine, yavaş hızda kilo verilmesi halinde verilen kilonun korunduğuna yönelik bir inanç vardır. Ancak yayınlar, başlangıçtaki kilo kaybı miktarının, uzun vadede kilonun korunması açısından pozitif etkileri olduğunu göstermektedir. Çalışmalardan elde edilen kanıtlar, başlangıçta çok fazla kilo kaybedildiğinde, kişinin uzun vadede kilosunu çok daha iyi bir şekilde koruduğunu göstermiştir. Tabi bunun için diyeti yaptıktan sonra kişinin bir süre yaşam tarzı değişikliğini sağlayan kilo koruma programına uyması gerekmektedir. Sonuç olarak kilo yönetim programının ilk aşamasında kişinin kilo kaybının yüksek olması durumunda, kilosunu daha iyi koruduğu gerçeği çok önemlidir. Ne hızda olursa olsun kilo verme rejimlerinden sonraki dönemde çok dikkatli olmak gerekir. Yaşam stili değişiklikleri yaparak ileri dönemde yeniden kilo alımının önüne geçilmiş olur.

Aslında modern bir düşük kalorili diyet yoluyla hızlı kilo vermenin beraberinde getirdiği birçok avantaj vardır, bu avantajlar arasında şunları rahatlıkla sıralayabiliriz: hızlı kilo verme bir motivasyon faktörüdür, oluşan hızlı yağ yakımı sadece açlığı bastırmakla kalmaz aynı zamanda kas kaybını da yavaşlatır ve ayrıca kişiye özel iyi yapılandırılmış bir beslenme rejimine uymak daha kolaydır. Çok düşük kalorili diyetler, 450 ve 800 kalori arasında kalori alımı ile beslenme gereksinimlerini karşılamaya yönelik karbonhidrattan kısıtlı diyet planlarıdır. Diyet yapan kişi kendi günlük beslenme düzenine göre oluşturulmuş diyette ister normal besinlerle diyetini sürdürürken, dilerse bu amaca yönelik oluşturulmuş diyet ürünlerini tüketerek de devam edebilir. Ayrıca günde bir kez olmak üzere bir kase nişastalı olmayan sebze alarak lif ihtiyacını karşılar ve böylelikle bağırsakların düzenli çalışmasına destek olunur. Önemli olan kişinin günlük beslenme düzenine, kültürel, sosyal durumuna göre diyet programlarının oluşturulmasıdır. Yani daha öncesinde ara öğün yapmayan biri kişiye özel beslenme planıyla ara öğün yapmayabilir veya günde 2-3 öğün beslenen bireye bu günlük beslenme tarzına uygun planlama yapılır, 6 öğün beslenmek zorunda değildir. Aynı zamanda kendi uyguladığım metotlarda diyetinizde saatleriniz önemli değildir bu yüzden kolaylıkla uygulanabilir planlarla keyifle incelmek mümkün..
Çok düşük karbonhidrat alımının olduğu diyetlerde, keton cisimlerin düzenli ve kontrollü üretimi, diyete bağlı ketoz olarak bilinen faydalı bir durumun ortaya çıkmasını sağlar. Peki nedir sık sık duyduğumuz KETOZ? Bu özel diyetlere beraber keton cisimleri, kalori olarak kullanılmak üzere karaciğerden bazı dokulara örneğin; beyine aktarılır; bu durumda beyin glukoz yani şekeri değil de alternatif kalori olarak yağları kullanır. Böylelikle metabolizmada daha hızlı bir yağ kaybı yakalanmış olur. Yakın zamanda yapılan önemli bir çalışmada çok düşük karbonhidrat alınan bir diyet sonucunda, kadın ve erkeklerde yağ kütlesinde önemli bir azalma görüldüğü ortaya çıkmıştır.
Ek olarak, gıda bağımlılığı da obezite ve fazla kiloya neden olan faktörler arasında kabul edilmektedir. Bu nedenle kilo vermede başarıya ulaşmak için, bu faktörün de kontrol altına alınması önemlidir. Yapılan çalışmalarda çok düşük kalorili diyet ile fazla kilolu bireylerde gıda bağımlılığının azaldığı, ciddi ağırlık kaybı sağlandığı ve verilen kiloların diyet sonrası en az 2 yıl daha korunduğu gözlemlenmiştir. Düşük kalorili diyet kas ağırlığını, kas gücünü ve metabolizma hızını koruyarak yağ kütlesini azaltmada en etkili yöntemdir.
Fazla kilolarla mücadelede tercih edilen yöntemlerde başarının sınırlı olmasının nedeni baş edilemeyen açlık hissidir. Klasik diyetlerde danışanlar diyete başladıkları birkaç gün içinde, açlık, üzüntü ve bazı durumlarda hafif depresyon belirtileri gösterebilmektedir. Oysa düşük kalorili ve düşük karbonhidratlı diyet uygulayan danışanlarda bu yan etkiler gözlemlenmemiştir. Literatürdeki çalışmaları dikkatle takip eden uzmanlar çok iyi bilmektedir ki ketozisin etkisi sayesinde bireylerde açlığı ve diyet sırasında gıdalardan uzak kalmaya bağlı oluşan mutsuzluğu engelleyen mekanizma aktive olur. Düşük kalorili diyetler, obezite ile mücadelede kullanılan tüm geleneksel yöntemlerin ötesinde; hem kan değerlerinde ve yaşam kalitesinde iyileşme sağlamakta hem de kaybedilen yağ sayesinde hastalık risklerini azaltıp yaşam süresini uzatmaktadır. Ayrıca, diğer tüm diyetlere göre, hızlı ve sağlıklı şekilde yağ kaybı sağlıyor oluşu, diyet sonrası kaybedilen kiloların geri alımını önlemektedir. Aynı zamanda bu diyetler sayesinde girilen ketoz mekanizması kişilerin bölgesel yağlanmasına odaklanarak kilo kaybının çoğunluğunu yağlardan sağlanmış olur.
Her zaman hatırlamamız gereken en önemli konu; ağırlık kaybında tartıdaki rakamların değil mezuradaki incelmenin önemli ve etkili olduğudur.
Çok Düşük Kalorili Diyet ve Selülit Üzerine Etkisi
Son yıllarda Dünya Sağlık Örgütü’nün “estetik bir durum değil, tedavi edilmesi gereken bir hastalık” olarak tanımladığı selülit, deri altında düzensiz ve aşırı yağ birikimi ile oluşan, özellikle bacak, kol ve kalça bölgesinde toplanan bölgesel yağ ve dolaşım bozukluğu olarak tanımlanıyor. İstatistiklere göre selülit kadınların ruh halini etkiliyor, selüliti olan kadınlar bedensel olarak kendilerini saklama gereği duyuyor; %67’si selülitlerinden utanıyor, %13,3 düşük özsaygıya bağlı izole olma isteği duyduğunu belirtiyor. Selülitin giderilmesinde atılması gereken adımlar; yağ kaybı sağlayan bir diyet, egzersiz, ödem ve toksin atımı, yeterli su tüketimi ve kan dolaşımını artırmaktır. Düşük kalorili diyet uygulayan kadınlarla yapılan çalışma sonucunda 3 haftada dolaşımın az olduğu bölgelerden ortalama 3,0 kg yağ kaybı sağlandığı, bu bölgelerde en az 4-5 cm daralma olduğu ve selülitlerde 1 seviye gerileme meydana geldiği saptanmıştır. Düşük kalorili diyet sayesinde, selülit seviyesi daha yüksek bireylerde de uygun diyet sürelerinde selülitlerden kurtulmak artık çok daha kolay sağlanabilmektedir.
Çok Düşük Kalorili Diyet Ve İştah Üzerine Etkisi
Açlık, diyetin en kötü yan etkilerinden biridir. Birçok insanın kendini aç ve bu buna bağlı olarak mutsuz hissetmesine neden olur. Diyetlerin çoğu da bu hissin bastırılamaması nedeniyle sonlandırılmaktadır. Düşük karbonhidratlı yeme düzeni ise, iştahta otomatik bir azalma sağlamaktadır. Çalışmalar, karbonhidratın tutarlı bir şekilde kesilmesine ek olarak, daha fazla protein ve yağ tüketildiği taktirde, daha az kalori alındığını göstermektedir. İştahta ve besin aşermede sağlanan bu azalma diyete uyumun artmasında önemli rol oynar.
Çok Düşük Kalorili Diyet ve Uyku Kalitesi Üzerine Etkisi
Sağlıklı beslenme ve egzersiz yapmanın yanı sıra kaliteli uyku da kilo koruma konusunun önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Yetersiz ve kalitesiz uyku, vücudun yeme-içme biçimini ve alışkanlığını önemli ölçüde etkilemektedir. Bu tip bir uyku, ilk olarak, iştahın artmasına ve kısır bir döngünün ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Yetersiz ve kalitesiz uykunun; kortizoldaki yükselmeye bağlı olarak iştahın artmasına neden olduğu ve çok düşük kalorili diyet ile yağdan kilo veren bireylerde ise bu durumun tersine uyku süresi ve kalitesinin arttığı bilimsel bir gerçek haline gelmiştir.
Çok Düşük Kalorili Diyet ve Karbonhidrat Bağımlılığı Üzerine Etkisi
Fazla kilo ve obezite ile mücadele eden kişilerin ortak özelliği karbonhidrat, şeker, yağ ve tuz içeriği yüksek gıdalardır. Diyete başlanması ile beraber bu gıdalardan uzak durma psikolojisinin, bu gıdalara çok daha fazla istek duyulmasına sebep olduğu bilinmektedir. Düşük kalorili diyetin etkisi sayesinde kişilerde açlık hissini ve bu gıdalardan uzak kalmaya bağlı oluşan mutsuzluk hissini engelleyen mekanizma aktifleşir.
Çok Düşük Kalorili Diyet ve Migren Üzerine Etkisi
Migren karmaşık, yaygın ve güçten düşüren nörolojik bir hastalıktır. Diyet uygulamalarında karbonhidratın azaltılması ve ketosis mekanizmasının migren tedavisindeki yeri ile ilgili birçok çalışma bu mekanizmanın migren ataklarını azaltmaktaki etkinliği konusunda çok umut verici sonuçlar ortaya çıkarmıştır. İtalya’da 96 obez ve migren rahatsızlığına sahip katılımcı ile gerçekleştirilen çalışmada; Bir gruba, 1 ay çok düşük kalorili diyet ve devam eden 5 ay standart düşük kalorili diyet uygulaması verilmiştir. Çok düşük kalorili diyet döneminde, migren ataklarının ayda 3’ten 0-1 atağa , baş ağrı sayısının 5’ten 1’e ve ilaç alım sayısının ise 5 ‘ten 1 ‘e düştüğü gözlenmiştir.
Çok Düşük Kalorili Diyet ve Bölgesel İncelme
Bilindiği üzere bel çevresi ve karın bölgesinde oluşan yağlanmalar, organlar arası yağlanmaya işaret ederken bir yandan da birçok hastalığa zemin hazırlamaktadır. Çok düşük kalorili diyetler ketozis mekanizması sayesinde bölgesel incelme sağlar. Vücuttaki tüm yağlar aynı değildir. Düşük kalorili diyet, zararlı karın ve kalça bölgesi yağlarını azaltmada çok etkili ve güvenli bir yöntemdir. Bu diyet ile kaybedilen nitelikli yağ kaybı, kalp hastalığı, insülin direnci ve tip 2 diyabet riskinde ciddi bir azalma sağlamaktadır. Tip 2 diyabetliler ile yapılan bir çalısmada hastaların %92,6’sında çok düşük kalorili diyet ile ilk 6 ay içinde şeker düşürücü ilaç kullanımında azalma olduğu veya ilaç kullanımının tamamen bırakıldığı gözlenmiştir.